NATO'NUN İLERİ ÜSSÜ: İSRAİL

Publié par Coordination anti-OTAN On 20:28

DURUM TESPİTİ: ABD, AB ve İsrail'in tarihsel bağları

Kuruluşundan itibaren, İsrail devleti Batı'nın çıkarlarını Ortadoğu ve Arap dünyasında koruyan ileri karakolu olarak bilinmektedir.
Bu konum kaynağını ideolojik ve dini derinlikte, Batı'nın medenyet tarihi ve siyonizm temeli üzerinden almaktadır; tıpkı Tzipi Livni'nin dediği gibi: "NATO ve İsrail doğal ortak ve stratejik müteffiktirler. NATO'nun koruduğu Batı medenyeti ile Atlantik topluluğu İsrail'in doğal yurdudur".
Böylece, ABD'nin Avrupa'nın desteği ile başlattığı "Terörizme karşı Dünya Savaşı"nın başından itibaren ve 2001'den beri bu Batı çizmeli jandarma rolü daha da güçlendi.

NATO Konsey'i 1994'te Akdeniz Diyaloğu'nun inşasına başladı. Amaç, üye olan yedi ülke ile (Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Fas, Moritanya, Tunus), Filistin'i ve Filistin devletinin inşa edilmesi perspektilerini tamamen inkâr ederek bölgedeki güvenlik sorunları üzerinde diyalog oluşturmaktı.
Ancak İsrail'in NATO'yla özel ortaklığı 2001'de bilgi alanıyla ilgili güvenlik anlaşmasıyla başlamaktadır.
2005'te, NATO İsrail Savunma Kuvvetleri ile birlikte İsrail deniz sahasında gemi manevraları örgütledi.
2006'da ise, İsrail NATO'da kalıcı gözcü konumunu elde ediyor ve bu durum, ülkenin iç işleriyle ilgili Örgütün aldığı kararları veto etme hakkını kendisine tanımaktadır. Odur budur, sürekli olarak İsrail askeri harekâtlara katılması için davet edilmektedir ve kendisine beklediği desteği sunmaduğında ise NATO'yu eleştirme hakkını kendinde görmektedir; tıpkı Lübnan savaşında olduğu gibi.

Ekonomik olarak, özellikle Avrupa için İsrail özel bir ortaktır. On yıldır ekonomik işbirliği tam genişeme sürecindedir.
İfade edilmelidir ki İsrail, AB'nin araştırma ve gelişme programına katılanlar arasında avrupalı olmayan tek ülkedir. Art arda gelen hükümetlerinin, Türkiye ile aynı zeminde Birliğe girme taleplerinin daha fazla dile getirilmesinde bu yatmaktadır. Müteffiğin adaylığı ABD tarafından destek görecekti tıpkı 1973'te Birleşik Kralyet'inki gibi veya bugün Türkiye'nin gibi.
Bu ekonomik işbirliği Aralık 2008'den beri ve Barselona Süreci'nin oluşmasıyla birlikte daha da güçlendi. (Dikkat edelim ki Akdeniz Diyaloğu'na üye 7 ülkenin hepsi Barselona Süreci'ne üyedirler; yoksa Arap ülkelerinin Filistin katliamı karşısında sessiz kalmalarının anahtarı bu mudur?...)

İşte sonuç olarak NATO'ya girme ve Akdeniz Birliği'nin kurulması üzerinden mermere kazılmak üzere ekonomik, askeri ve güvenlik bağları bu şekilde oluştu.
Bu çeşitli işbirlikleri Uluslararası Topluluğun, sözde savunma eylemi adı altında Arap dünyasına karşı medenyet denilen kirli savaş yürüten İsrail'e desteğinin nedenini açıklamaktadır.


PEKİ YA FİLİSTİN???


Uluslararası Topluluk tarafından Filistin'in varlık olarak yok olması ve İsrail Devleti'nin tanınmasını ifade eden Naqbah'tan bu yana, Filistinliler siyonist işgalci politikanın boyunduruğu altında yaşamaktalar.

Aylara varan bir hazırlığın ardından, 27 Aralık'ta, İsrail yeniden emperyalist politikasını "Sertleşmiş Kurşun" adlı askeri harekâtıyla Filistinlilere karşı güçlendirdi.
Hamas'ın roketatarlarına karşı kendini savunma adı altında, Gazze halkına dayatılan ve ateşkesle birlikte kaldırılmış olması gerektiğine rağmen ekonomik ve ölümcül kuşatmadan hiç bahsetmeksizin, Tzahal Gazze şeridi üstüne en büyük askeri saldırısını başlattı.
Her gün, İsrail ordusu halka saldırmakta ve bile bile sivil konutları hedef almaktadır. Bunlar tam da terörist eylemlerdir.
İsrail'i askeri olarak beslemekle birlikte, ABD ve Avrupa Gazze'yi ve Batı Şeria'yı daha çok modern askeri malzemeler için deney sahasına dönüştürmekteler. Bu tam olarak İsrail'le özel ilişkileri teşhir olan ve bugünün cinayetleri karşısında büyük sessizliği ile Güney Osetya'da Gürcistan'a saldırı döneminde ateşli anti-Rus açıklamalarıyla özellikle tezat oluşturan NATO'nun "anti-terörist" nutuklarının ikiyüzlülüğüdür.

İsrail, ABD ve Avrupa arasındaki özel ekonomik ortaklık ve bununla birlikte NATO ile askeri ortaklık İsrail yönetimini cezasız kalacak şekilde rahatlatmaktadır.
Stratejik olarak, İran'a karşı baskıyı elden bırakmamanın aracı olarak İsrail'in askeri nükleer birikimini korumak da NATO'nun çıkarınadır. Ortadoğu'da İsrail nükleer silahlara sahip olan ve uluslararası yetkililerin nükleer denetimi (AIEA) yasak olan tek ülkedir.
Bütün bunlar İsrail'e, yeni güçlendirilmiş ortaklık anlaşmalarıyla daha da desteklenen yıkıcı askeri saldırısı için yeşil ışık yakmaktadır.


ARTIK İZİN VERMEYELİM! HEP BİRLİKTE NATO'YA KARŞI!


Dün ve bugün, Filistinliler NATO'nun yürüttüğü emperyalist ve askeri politikaların kurbanıdırlar. Yarın başka halklar olacak. Afganistan'da, Kosova'da veya Filistin'de, NATO sadece iktidarların kapitalist çıkarlarını korumaktadır.
Filistin halkını destekleyerek etnik temizliğe, bir halkın bombalanmasına, barbarca kuşatma altında tutulup boğulmasına karşı çıkmak, NATO'nun ve üyelerinin yürüttüğü veya desteklediği küresel politikalara karşı çıkmaktır.

3 ve 4 Nisan 2009'da, NATO 60. yıldönümünü Strasbourg ve Baden-Baden'de kutlayacak. Bu buluşmanın emperyalist ve kapitalist niteliğine karşı, herkesi 1 Nisan'dan 5 Nisan'a kadar Strasbourg'daki karşıt zirvede harekete çağırıyoruz.


HALKLAR ARASI SAVAŞA HAYIR
SINIFLAR ARASI BARIŞA HAYIR